Siirler.Biz

Eylül İhtilallerinin Solgun Gecelerinde

‘Olmasa gönlümde kanayan bir yaram,
Tadı olmazdı mazideki aşkın, buram, buram.’

Eylül ihtilallerinin solgun gecelerinde,
Henüz yetişmiştik on beşimize,
Büyüyüp geldik alelacele,
Hep bir kovalamaca,
Koşa, koşa,
Yazdan kalan son günleri,
Kaçmasın diye,
İnatla tutuyorduk elimizde,
Güneşe bin bir iltifatlar,
Sıcacık kalsın diye içimizde,
Sakladık hazan yapraklarını,
Yatarken altında ulu çınarların,
Ayın şavkı yanaklarımızda,
Gözlerimiz, hep kuzey yıldızında,
Dilimizde, hiç bitmeyen türküler
Geceleri, hep aynı hikayeler,
Bizim kızlar nede güzel,
Herkes kendi sevdiği kızı anlatır.
Aslı olmasa da, ne kadar sevildiğini,
İlerde evlenip büyük şehre gideceğini,
Anlatır durur, hayallerini,
Gece yarıları, çakal sesleri eşliğinde,
Çimenlere sarılıp, üşüyen bedenlerini,
Pür dikkat, sırası gelene çevrilip yüzler,
Ve herkes dinler,
Bu gece onundur sıra,
Ama herkes, yine kendi sevdiğini hayal eder,
Kulak verirken can kardeşine,
Eylül ihtilallerinin solgun gecelerinde,
Aşkı hayal ederdi, çocuk yüreklerinde,
Kibrit kutularına saklanırdı mektuplar,
Sevdiğine gizlice verirken, birkaç saniye,
Bakabilmenin mutluluğu gözlerinde,
Çeşme başlarında yeminler,
Beklemek için bir sonraki seneye,
Kız gider birkaç gün sonra,
Adı kazınır ağaçlara,
Haber beklenir,
Yine gelecek mi acaba?
Sadece adı kalır düşlerinde,
On beşinde sevda,
On beşinde aşk,
Hayatın en güzel döneminde,
Eylül ihtilallerinin solgun gecelerinde,

Etiketler:

Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış.