Siirler.Biz

Seni çok sevmiştim be sevgili..

17.06.2010

Kanıyorum… Damla damla döküyorum sevgimi.
Şimdi geçtiğim tüm sokaklarda benden bir parça saklı.
Sahipsiz ve yıpranmış, damla damla döküyorum yalnızlığımı.
İşte bu kısa hayatımda sadece benim olan iki şey, sevgim ve yalnızlığım.
İkisini de özgür bırakıyorum.
Enkazın altında kalan bir küçük bedenin korku dolu hıçkırıkları sindi gözlerime.
Hissetmiyorum bedenimi.
Bir yerlerimde kırık birkaç parçam var,ama ne yapmalıyım bilmiyorum.
Uyuştu ellerim, titriyorum.
Olabildiğine hızlı izlemeye çalışıyorum gözümün önüne gelen gözlerini.
Tıka basa doymak istiyorum bir türlü doyamadığım gözlerine.
Sessizlik hâkim burada.
Ben sustuğum zaman dünyada susuyor.
Kendi gürültümün içinde arıyorum kurtuluşu aylak aylak.

Restore edilmez bu yürek.
Birleştirmemek üzere dağıttım dünyamı.
Bu yıkık dökük duygular reddedilişlerimin eseridir.
Eskiyi tekrar yaşamamak için dağıttım dünyamı,
Ve kanıyorum damla damla döküyorum sevgimi.
Bak sahip çıktım açtığın yarayada engel olmadım, kendi haline bıraktım.
Ve kanıyorum,kutsal bir emanetmiş gibi koruyorum onu.
Hayır’larınla açtığın yaraya sarılıyor ürkek bedenim, ayaz vurunca küçük odama.
Şah damarım attı, savurdum elime ne geçtiyse küflü duvarıma.
Kazımaya çalıştım, silinmedi alın yazım.
Keyfime göre bir kader bulamadım yaşayacak.
Çok küfür ettim aksimin yüzüne baka baka.
Tabuta sığar mı toplasam tüm günahlarını?
Eleştirildim ben hep, onlara göre yanlış yapmışım bu kadar üzerine düşmekle.
Israrcı davranışlarıma bağladılar bu yalnızlığımı.
” Seni seviyorum” değişlerimin eseriymiş bu kutsal emanet.
Ve kanıyorum damla damla döküyorum sevgimi.
Kirli ruhların, kendini beğenmiş tavırlarına peşkeş çekildi ucu yanık kalbim.
Sevgimi anlamaya yetmedi bir çoğunun paslı beyinleri, söylesene sendemi anlamadın beni?

Acıttın be sevgili.
Bir sabah baktım ki gitmiş umutlarım, neyi var neyi yok her şeyini alıp gitmiş.
Arkansında hayal kırıklıklarımı bırakıp gitmiş, tıpkı sen gibi hayallerim gibi.
Canım acıyor.
Ne olur seni sevmem olmasın bu yalnızlığın nedeni.
Gidişlerinin nedeni sevgim olmasın.
Kaç tövbe ört pas eder yaptığın yanlışları?
Bir çukurda sen açtın çıktığım bu sevgi yoluna.
Tökezliyorum ve kanıyorum.
Damla damla döküyorum yalnızlığımı.
Kaç adak seni geri getirebilir ki bana?

Seni çok sevdim be sevgili.
Şimdi farklı bir sen var düşlerimde.
Hayallerimde sahip olmadığın mükemmelliğin var.
İlahi bir ışık hâkim çehrene.
Tuvale sığmaz ki bu sevgi, resmini çizebileyim aşkın.
İçime sığmaz ki sevgim, oturup bir çırpıda gazele bağlayayım duygularımı.
Şimdi sana ait olmayan bir sevgi var içimde, hayalimdeki sana duyduğum sevgi.
Sana ait değil döktüğüm bunca gözyaşı, sana ait değil.
Ben sana ait değilim.

Seni çok sevdim be sevgili.
Kaz kuyularını, talibi benim sensizliğin.
Unutulmuş bir kanyondan geçmeye çalışan kervanın ta kendisiyim ben, tahriklerime cevap ver.
Çık gel sığındığın sessizlikten izle bedenimden süzülen kanın izlerini.
Damla damla döküyorum sevgimi ben.
Çık gel sessizliğinden.
Sahip çıktım hayır’larınla açtığın yaraya,
Son sözümde sen oldun biliyor musun ilk sözüm olduğun gibi,
Ve seninle öldüm tıpkı seninle doğduğum gibi.
Kanıyorum damla damla döküyorum yalnızlığımı.

Seni çok sevmiştim be sevgili..
Çabalama sakın anlamak için beni.
Benim derdim bendeki benleri, bendeki senleri seninle paylaşmak değil ki…
Seninle anlam kazanmadı sahip olduklarım,
Ben zaten güneşin parlak bir tepsi gibi kapladığı göğe yabancı değildim ki!
Ayın oğluydum ben senden önce de.
Simden bir örtü gibi üstüme örter ayı, hıçkırıklarımla renklendirirdim dolunayı…
Öpüşlerimi saklamadım hiç dudaklarına.
İçimi kıpır kıpır yapan baharla taçlanan papatyaların sarı göbeklerinde de dolaştı dudaklarım,
Sahip olamadıklarının acısını inci tanelerine dönüştürüp yanaklarına bir kolye gibi dizen çocuğun acısını da tattı pembe yanım…
İstediğim için vardın hayatımda.
Sana uyanan sabahlar katmak istediğim için, düşlerimde soktum seni koynuma.
Gülüşünün haylazlığını, gözyaşlarının tuzlu tadını tatmak istediğim için, aşk’a düştüm bu deli oyunun kucağında.

Sokaklarda yürüyen, kendi geleceğine adımlar atan milyarlarca insandan ikisiydik yalnızca.
Düşünsene olasılıkların sonsuzluğunu, rastlantıysa çarpışmalarımızı ben kattım adımlarımıza…
İçimdeki melankolik adamı besledim yokluğunla…
Bir kırmızı kadehin içinde boğuldum yalnızlığımla.
Adaklar adamadım kavuşmaların uğruna.
Çünkü sen kadar sensizliği de istedim ben aşkın tadına doyasıya varabilmek adına.
Özlemek istedim seni, gecelerce uykusuz kalan bir kadının gözünü kapatıp rüyalara teslim olmasını istemesi gibi.
Havai fişekler patlamalıydı gözlerimde seni yeniden gördüğümde…
Kavuşmanın lezzetini sağlayan özlem değil miydi?
Özlenmeyen bir yürekte aşk barınabilir mi?
Bardaktan boşanırcasına yağan yağmurda elin elimde sarılmak istemedim yağmurlara.
Yokluğunu yüklenip sırtıma, şeffaflığında hissedebilmek istedim seni,
Umarsızca olaydı ıslanmak sırılsıklam saçakların altında zor olanı istedim yağmurla değil, varlığının kattığı yoklukla yıkanmak…
Başardım canözüm, az önce okşarken saçımın her bir telini bir sağanak, özleminle sırılsıklamdım sensizliği her bir hücremde anla…

Seni tüm bencilliğimle sevdim.
Sevilme ihtiyacımın cevabıydın sen… Aşkın sendeki yansımalarıydı beni çeken.
Yankılanan sesimdi, sesindeki.
Ben sevmenin bana ait olan kısmını sevdim.
Deniz dibinin büyüleyici evreninden çıkıp, vurgun yiyen yanını sevdim.
Dingin doğanın içine kattığım fırtınayı sevdim…
Belki seni değil seni sevmeyi, belki seni değil senin beni sevmeni sevdim.
Bir senfoninin çok sesli ritminde, hayalini giyinip süslü bir elbise gibi üzerime, sonsuzluğa uzanan adımlarla dans etmekti istediğim.
Sımsıkı sarıldığım bir beden yetmezdi ki bana.
Kurallarla sınırlanmayan, dokunmakla doyulmayan bir eşti beklediğim..
İşte tam bu yüzden sendin istediğim..
Uçurumların ürkütücü yüksekliklerinden uzanıp beni kurtaracak bir el istemedim.
Zirvelerden diplere yuvarlanmanın tanımsız heyecanını tatmak istedim.
Sakin limanlara, dingin havalarda demir atmak istemedim, alabora olmak, deniz tuzuyla yıkanmaktı…
Monoton bir huzuru değil, tutkulu bir kaosu seçtim.
Bana göre değildir düz çizgiler bilirsin, sivri uçlu köşeleri severim…

Bedenimin içinde sanki binlerce peri, efsunlu sihirlerle ihtirasımı besledi.
Dokunmak istemedim hemen, artık benim için erkek kelimesinin anlamı haline gelmiş tenine.
Beklemekti tutkunun dehşetini arttıran.
İlk dokunduğunda delice istediğin adama, içine yuvarlandığın zevk dehlizlerini anımsa…
İçiçeydik, bütündük, tektik. İstediğim için karışmıştık birbirimize…
Ayrılığın bir ahtapot gibi kollarını sardığı bir aşk istedim.
Çünkü aşkı tüketecek kadar çok paylaşmak istemedim seninle…
Paylaşıldıkça azalır tutku, paylaşıldıkça eskir aşk.
İstemedim sıradanlığın gri ezikliğiyle renklenen bir sevdayı, Özeldi özel kalmalıydı.
Özlemeliydim hep seni, istemeliydin hep beni.
Kavuşamamanın, yoklukların devasa gölgesi olmalıydı üzerimizde…
Ben seni kavuşmak için değil, kavuşmayı özlemek için sevdim…
Öyle bir imza attın ki sol yanıma, gizli gizli dolaşıyorsun bedenimin her yanında…
Öyle bir yazıldım ki alnına, taşıyorsun gitsen de dünyanın öbür ucuna…
Bumuydu istediğin hayatıma anlam katan kadınım, ben sensiz, sen bensiz hep yarım kalacak bir yanımız..
Seni çok sevmiştim be sevgili…

ATAKAN KORKMAZ

Etiketler:

Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış.