Siirler.Biz

Ölüme On Kala:07:50 – Levent Yıkılmaz

Yudumluyorduk sabahın tenhasın’da akşamdan kalma çayı
Şafak türküsünden çıkmış bir gazete için kuyruktaydım
Kirpiklerimi okşayan güneşin gölgesinde
Kepenklerin sesini bekliyordum
Uzaktan manşetleri okuyordu dudaklarım
Ve bir uğultu
Gözleri, gözlerime kilitli insan ordusu
Ellerimi saçlarıma uzatırken gördüm,
Saatimin çiğ tutmuş camında gözlerimin önündeki azraili
Şimdi hissettim bakışlardaki manayı
Açılan kepenklerin gıcırtısıyla
Mat ve Donuk tenimi okşuyordum
Telaş ve iyim ben’in ortasındaki duyguyla
Seslendim sıradaki garip bakışlara
Hayrola Gülüm.!
Harola?
Sesimi bastırıyordu üst geçitten giden Adana treni
Karbonatlı çayım yarıda kalmış
Son mirasımsa bardaktaki dudak izimdi
Sevdiklerimi düşündüm
Adından yoktu korkum
Korkum Telaşımdı
Gazeteyi alıp koştum
Derin, derin nefes alıyordum
Kalabalıkta yapamadığımı evde yapıyordum
Her giden gibi uğurlanacak biriside bendim
Koştum, Salona gözlerim Yelkovanda
Sekize on var
Anladımki ölüme on kalmış
Çektim tüm perdeleri,
Koşarken dinlediğim polis sireni
ve Adana seferi kulaklarımda
Uzanmadı elim telefona
Kimseye hoşçakal diyecek vaktimde yoktu
Dudaklarımı zorladım mırıldanmaya
Gözlerim, Mavi boyalı duvarı öylece izliyor
Nefesimden çıkan ses İzmir türküsü mırıldıyordu
İzmirin dağları…. ölüm sancısı başlamıştı
İçimdeki acılar ağlıyordu
Can çekişiyordu yüreğim
Saplandı keskin bir sancı sol göğsüme
Nefesim Nefsime devam diyordu! devam!!
İzmirin yaprakları, dağları
Yol verin dağlar
Sancı şimdide sol göğsümde
Koşmuşum o anda birden
Üzerimde aynı elbiseler
Gazete bayinin önündeyim
Sanki görmezden geliyordu insanlar beni
Sıraya geçtim en arkaya
Gözlerim manşetlerdeydi
Manşette ben!Sekize beş kala Ölmüşüm.
Saat şimdi sekizi On geçiyor.

Levent YIKILMAZ

Etiketler:

Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış.