Firara kalkışırken siyah saçlarının hapsinden,
kapkara boşluklar sardı her bir yanımı.
Ölen tüm hücrelerim doluştu kafatasıma;
boğmaya çalıştığım beyin kıvrımlarından canlanan yalnız Sen...
Ağlayan
Aslında şehir değildim bir zamanlar... Bende dağlı, tepeli, üzerinde gelincikler,ebruli güller ve deve dikenleri peydah olmuş, killi, kilsiz, çok zamanda...
kadın doluydu
ona bilgiçlik taslamadım
sorduğumda üzgünlüğünün sebebini
uzun uzadıya bir masal anlatmadım
gözlerinin içinde onu terkeden göz yaşlarını
silmem...
Islanan yanaklarda sigillerin belirdi.
Titredi dudakların, diyemedi gidemem.
Kızıl saçlar kapandı, mor elbise üstüne.
Hissettim ayrılığı ağlayan gözlerinde.
İki satır laf idi, senden istediklerim.
Gururundan...
Acı bir haber ki yaktı kavurdu
Şehidine ağıt yaktı bu şehir
Bir hüzün yeli ki esti savurdu
Elini koynuna soktu bu şehir
Kız kızanım...