Başka dillerin sözcüklerine dokunmuş dudakların
Aklıma kazıdım ihanetin izi asla silinmeyecek
Hep öldürmeye hazır tetikte bekliyor gözlerim
Vurulup sonunda düşeceksin...
Songül Büyükpınar
Kaldır yüzündeki o kahrolası gölgeyi
Sök at dilindeki hızar kadar keskin öfkeyi
Sevgiyle erit kalıp kalıp buz tutmuş yüreği
Silinsin yeryüzündeki oluk oluk...
Bir yanım asi isyankar sevdam
Bir yanım ıssız kimsesiz yalnızlığım
Bir yanım kanayan yaralı geçmişim
Bir yanım çığ gibi biriken özlemlerim
Ve
Sensizliğe sürgün yüreğim
Düşüyorum...
Bazen bir bulut olurum ben
Biriken acıyla kapkara olur yüreğim
Fırtınalar kopar aniden içimde
Yağmur gibi yağarım gözlerimden
Ve
Rengarenk...
Uyandım isteksizce gün ışığını kuşanarak
Sensizlik geldi çöreklendi inatla yanıbaşıma
Yüzümde acı bir gülümseme beliriyor sadece
Koskoca 46 yıllık yaşamın her bir karesinden...
Ne uzaklaştırıp atabiliyorum seni yüreğimden
Nede bir başkasını koyabiliyorum yerine
Hiç çarpmıyorki zaten yüreğim bir başkasında
Kilitlemişim gönlüme açılan bütün kapıları
Sönmüş bir yanardağın...
Siliniyor hafızamdaki en güzel anılarım
Kayboluyor sanki bütün geçmişim
Yük oluyor omuzlarımda hayatım
Ağır geliyor artık nefes alışlarım
Yitip gidiyor avuçlarımdan umutlarım
Ayazda kalıyor üşüyor...
Kadasını belasını aldığım deli yüreğim
Sen tarifsiz anlamını bilmediğim kadar derinsin
Birikmiş özlemler ikimizde bir bütün aslında
Ben karanlık yüzünün aydınlık yanıyım belkide
İçimden...
Dev buz dağları gibi önüme çıkan
Yığın yığın pişmanlık ve keder oldun taa içimde
Her karanlık olduğunda hüzün olup oturdun yüreğimde
İçimde biriken...
Gözlerimin içine bak bendeki seni görmek için
Yüreğime girde gör nasıl ateşlere düşüp yandığımı
Sonra bana kendini anlat benim dilimden sevgili..
Ahh anlamıyorki bu deli yürek
Öyle bir duyguya kapılmışımki
Kendimi sende bulurum sandım
Sesimi sadece dört duvar duydu oysaki
Sanırım ben haddinden fazla önemsedim
İkimizdede...
Yüreğin yüreğime değsin usulca,
Hadi gelde güzel bir söz et yamacıma,
Gönül sevdasını bulmuş tutuşmuş,
Kalbi olan bilir aşk bu işte,
İstersen ateşe at...
Bir temmuz akşamı haliçte,
Buram buram ıslak balık kokusunda,
Koşuşturan uğultulu bir kalabalık,
İnce ince bir sanat müziği sızıyor bir...
Biliyormusun,
Gözlerimden akan yaş değil,
Giderken bıraktığın içimdeki tükenmişliğin,
Dudaklarımdan dökülen söz değil,
Giderken bıraktığın yüreğimdeki acılarım,
Ayaklarımın bastığı yer değil,
Giderken heryere bıraktığın ayak izlerin,
Ve,
İçimde...
Şimdi anımsıyorumda,
Soğuk puslu bir kış sabahıydı,
Girdin kapıdan ellerini ovuşturarak,
Sen oturup çayını yudumlarken,
Ben ellerini ısıttım içimden,
Çarçabuk bir solukta,
Senin hiç haberin olmadı..
Şimdi...
Özlüyorum bitanesi,
Biliyorum upuzun sonsuz bir yoldasın şimdi,
Aman işte çaresizlikten saçmalamak benimkisi,
Ne bileyim söylemek istedim işte,
Kimbilir hissedersin duyarsın feryadımı belkide,
Sensiz tükeniyorum...
Ben korsan bir sevda kaçakçısıyım,
Yasak aşklar taşıyorum içimde ikimize..
Tutulmuş kilitlenmiş bütün gönül kapılarımız,
Susturulmuş bastırılmış hep duygularımız..
Kıskıvrak umutlarımız zincire vurulmuş,
Yeter artık...
Acıyı yumru yapıp boğazıma düğümledim.
Nefes aldıkça büyüyor,
Düşündükçe büyüyor,
Özledikçe büyüyor,
Ve boğuluyorum,
Boğuldukça seviyorum,
Sevdikçe ölüyorum,
Songül BÜYÜKPINAR